Versión Original.
LATİN AMERİKA’DAKİ TÜRKİYE’DEYDİK
Gelin biraz uzaklara….biraz değil aslında çok uzaklara açılalım, Atlas Okyanusunu aşıp, Amazon yağmur ormanlarının üzerinden geçelim ve Pasifik Okyanusuna gelmeden son durağa kadar gidelim….ama ülkemizden ayrılmadan!!!
Nasıl olur demeyin!....
İnsanlar bütün dünyada (bir yönüyle) mutlaka birbirine benzer ya! Ama bu kez bu kadar da değil… Birbirine çok uzak iki coğrafyada bulunan, dilleri, dinleri, kültürleri, her şeyiyle birbirinden farklı iki toplumun, genelde ve detayda bu kadar çok ortak yönü olduğunu gördük ve bu farkın sadece iki ülke arasındaki mesafeden ibaret olduğunu şaşırarak ve sevinerek gözlemledik.
Evet… Isabel Allende’nin “Yüreğimdeki Ülkem” inden söz ediyorum.
Şili’ye ilk ayak bastığımız sabah otobüsle Valparaiso’ya giderken şehir girişinde gördüğümüz gecekonduların Ankara’da havaalanından şehir merkezine giderken gördüğümüz Altındağ gecekondularından hiçbir farkı yok, Yine Valparaiso limanında Pasifik kıyısında çevreyi seyrederken kendimi bir an İzmir’de hissettim, bu duygu daha sonra Jorge ve Norma ile Viña del mar’da gezerken daha da pekişti, ama sonra dünya haritasında bulunduğum yeri düşününce kendime geldim. Sadece bu kadar değil! Bakın daha neler neler var:
Onlar da uçak inince alkışlıyor,
Onların da üniversiteye hazırlık kursları veren dershaneleri (Preuniversitario) var,
Onlar da tüpgaz ve su damacanasına elbise giydiriyorlar,
Onların da eczaneleri reçetesiz ilaç veriyor,
Onlar da televizyon, TV vs. üstüne dantel koyuyorlar,
Onların da cadde ve sokaklarında sokak köpekleri cirit atıyor,
Onların da yolları delik deşik ve yamalı,
Onların da caddeleri mezbelelik,
Onların da binaları bakımsız,
Onlarda da gıda hijyeni had safhada (!)…. Aynı bizdeki gibi!
Onların da tüpgaz taşıyan kamyonetlerinde müzik çalıyor,
Onların da bağımsızlık günü gibi milli bayramları bizdeki gibi kutlanıyor (caddelerde protokol tribünü, askeri geçit resmi, okul törenleri vs.)
Onlar da camların önüne ve balkonlara çamaşır asıp, kurutuyorlar,
Onlarda da mangal (Asado) kültürü var,
Onlarda da “acılı ezme” (chancho en piedra) var,
Onların da – bizim Adapazarı’nda olduğu gibi – kapalı pazaryerinde balıkçı restoranları var
Onların da gürültülü bir trafiği var,
Onların da taksileri bizimkiler gibi eski,
Onlar da toplu taşıma için “DOLMUŞ” kullanıyor,
Onlarda da taksi dolmuş var
Onlarda da gelir dağılımı dengeli.... bizdeki gibi!...
Ve onlarda da “parlamenter demokrasi” var… bizdeki gibi!....
Ama bizde de “Venceremos”un Türkçe versiyonu var:
Şili'de halk bugün savaşıyor
Cesaret ve aklın gücüyle
Kahrolsun halkın katili cunta
Yaşasın Unidad Popular!
Venceremos Venceremos
Kıralım zincirlerimizi
Venceremos Venceremos!
Zulme ve yoksulluğa paydos
Neruda’nın Isla Negra’daki evinde onun sevgili dostu büyük Türk şairi Nazım Hikmet’i bulduk:
Ve son gün tanık olduğumuz Allende için 100 Inti-Illimani şarkısı hala kulaklarımızda…
Kısacası, bir hafta gibi kısa bir geziden sonra dostlarımızı ve anılarımızı hiç unutmamak üzere yüreğimize koyup döndük….. Avrasya’daki Şili’ye!!!
Bir başka büyük etkinlikte tekrar görüşmek üzere...
Nasıl olur demeyin!....
İnsanlar bütün dünyada (bir yönüyle) mutlaka birbirine benzer ya! Ama bu kez bu kadar da değil… Birbirine çok uzak iki coğrafyada bulunan, dilleri, dinleri, kültürleri, her şeyiyle birbirinden farklı iki toplumun, genelde ve detayda bu kadar çok ortak yönü olduğunu gördük ve bu farkın sadece iki ülke arasındaki mesafeden ibaret olduğunu şaşırarak ve sevinerek gözlemledik.
Evet… Isabel Allende’nin “Yüreğimdeki Ülkem” inden söz ediyorum.
Şili’ye ilk ayak bastığımız sabah otobüsle Valparaiso’ya giderken şehir girişinde gördüğümüz gecekonduların Ankara’da havaalanından şehir merkezine giderken gördüğümüz Altındağ gecekondularından hiçbir farkı yok, Yine Valparaiso limanında Pasifik kıyısında çevreyi seyrederken kendimi bir an İzmir’de hissettim, bu duygu daha sonra Jorge ve Norma ile Viña del mar’da gezerken daha da pekişti, ama sonra dünya haritasında bulunduğum yeri düşününce kendime geldim. Sadece bu kadar değil! Bakın daha neler neler var:
Onlar da uçak inince alkışlıyor,
Onların da üniversiteye hazırlık kursları veren dershaneleri (Preuniversitario) var,
Onlar da tüpgaz ve su damacanasına elbise giydiriyorlar,
Onların da eczaneleri reçetesiz ilaç veriyor,
Onlar da televizyon, TV vs. üstüne dantel koyuyorlar,
Onların da cadde ve sokaklarında sokak köpekleri cirit atıyor,
Onların da yolları delik deşik ve yamalı,
Onların da caddeleri mezbelelik,
Onların da binaları bakımsız,
Onlarda da gıda hijyeni had safhada (!)…. Aynı bizdeki gibi!
Onların da tüpgaz taşıyan kamyonetlerinde müzik çalıyor,
Onların da bağımsızlık günü gibi milli bayramları bizdeki gibi kutlanıyor (caddelerde protokol tribünü, askeri geçit resmi, okul törenleri vs.)
Onlar da camların önüne ve balkonlara çamaşır asıp, kurutuyorlar,
Onlarda da mangal (Asado) kültürü var,
Onlarda da “acılı ezme” (chancho en piedra) var,
Onların da – bizim Adapazarı’nda olduğu gibi – kapalı pazaryerinde balıkçı restoranları var
Onların da gürültülü bir trafiği var,
Onların da taksileri bizimkiler gibi eski,
Onlar da toplu taşıma için “DOLMUŞ” kullanıyor,
Onlarda da taksi dolmuş var
Onlarda da gelir dağılımı dengeli.... bizdeki gibi!...
Ve onlarda da “parlamenter demokrasi” var… bizdeki gibi!....
Ama bizde de “Venceremos”un Türkçe versiyonu var:
Şili'de halk bugün savaşıyor
Cesaret ve aklın gücüyle
Kahrolsun halkın katili cunta
Yaşasın Unidad Popular!
Venceremos Venceremos
Kıralım zincirlerimizi
Venceremos Venceremos!
Zulme ve yoksulluğa paydos
Neruda’nın Isla Negra’daki evinde onun sevgili dostu büyük Türk şairi Nazım Hikmet’i bulduk:
Ve son gün tanık olduğumuz Allende için 100 Inti-Illimani şarkısı hala kulaklarımızda…
Kısacası, bir hafta gibi kısa bir geziden sonra dostlarımızı ve anılarımızı hiç unutmamak üzere yüreğimize koyup döndük….. Avrasya’daki Şili’ye!!!
Bir başka büyük etkinlikte tekrar görüşmek üzere...
ESTUVIMOS EN TURQUÍA EN LATINOAMÉRICA
Viajemos un poquito... bueno, no un poquito... muy, muy lejos: crucemos el Océano Atlántico, volemos sobre la selva tropical del Amazonas y vayamos hasta la última parada antes de llegar al Océano Pacífico... ¡pero sin dejar nuestra tierra natal!
Y no pregunten cómo...
Ya saben que, en algunos aspectos, alrededor del mundo la gente suele parecerse. Pero esta vez no es sólo eso. Vimos que dos comunidades ubicadas en geografías muy, muy distantes, diferentes entre sí con respecto a su idioma, religión, cultura y todo lo demás pueden tener tantos aspectos en común en general y en detalle, y observamos con sorpresa y alegría que la diferencia es sólo la distancia entre los dos países.
Sí; estoy hablando sobre “Mi país inventado” de Isabel Allende.
La primera mañana, cuando llegamos a Chile, las mediaguas que vimos en los accesos a la ciudad cuando íbamos a Valparaíso en bus no eran distintas a las mediaguas de Altındağ que vimos cuando íbamos al aeropuerto de Ankara; también sentí que estaba en İzmir cuando mirábamos la costa del Pacífico desde el puerto de Valparaíso, sentimiento que se reforzó cuando después anduvimos en auto por Viña del Mar con Jorge y Norma, pero después volví a la realidad cuando pensamos en nuestra ubicación en el mapamundi. ¡Y eso no es todo! Veamos qué más hay:
También aplauden cuando aterriza el avión;
También tienen instituciones educacionales para que los jóvenes se preparen para rendir su examen de ingreso a la universidad (preuniversitarios);
También decoran los balones de gas y las garrafas de agua;
Las farmacias también venden medicamentos sin receta;
También ponen pañitos bordados sobre la tele, etc.;
Las calles también están llenas de perros abandonados;
Los caminos también están parchados y llenos de hoyos;
Algunas de las calles también parecen pozos negros a veces;
Los edificios también están un poco descuidados;
Allí se respeta extremadamente (!) la higiene de los alimentos... Como en nuestro país.
Los camiones de gas también ponen música fuerte;
Los días de fiestas patrias celebran como lo hacemos nosotros (gradas en las calles, paradas militares, celebraciones en las escuelas, etc.);
También cuelgan la ropa enfrente de las ventanas y en los balcones;
También tienen la cultura del asado;
También tienen “acılı ezme” (chancho en piedra);
También tienen restaurantes para comer pescado en los mercados cercanos, como en Adapazarı, mi pueblo natal.
El tráfico también es muy ruidoso;
Algunos taxis también son viejos, como los nuestros;
También usan “DOLMUŞ” (micros) para los transportes masivos;
También tienen colectivos;
Al igual que nosotros, también tienen una “distribución del ingreso bien equilibrada”;
Como aquí, tienen una "democracia parlamentaria";
Pero nosotros tenemos también la versión turca de “Venceremos”:
Şili'de halk bugün savaşıyor
Cesaret ve aklın gücüyle
Kahrolsun halkın katili cunta
Yaşasın Unidad Popular!
Venceremos Venceremos
Kıralım zincirlerimizi
Venceremos Venceremos!
Zulme ve yoksulluğa paydos
Encontramos al gran poeta turco Nazım Hikmet, amigo querido de Neruda, en la casa del poeta chileno en Isla Negra:
Y las 100 canciones para Allende, de Inti-Illimani, que vimos nuestro último día todavía suenan en nuestros oídos.
En pocas palabras, después de una visita de tan sólo una semana, pusimos a nuestros amigos y recuerdos en nuestros corazones para siempre y volvimos ….. al Chile en Eurasia!!!
Nos vemos en algún otro evento sorprendente...
version in english
WE HAVE BEEN TO TURKEY IN LATIN AMERICA
Let’s move a little far…. indeed, not a little, very far away: let’s cross the Atlantic Ocean, fly over the Amazon rainforests and go as far as the last stop before reaching the Passific Ocean…. but without leaving our homeland!!!
…
Don’t say how come!....
You know people resemble (in some aspect) each other throughout the world! But this time it is not only that much… We saw that two communities located at very distant geographies, different from each other with respect to their languages, religions, cultures and everything have so many common aspects in general and in detail, and we surprisedly and joyfully observed that the difference is merely the distance between the two countries.
Yes… I am talking about the “Mi país inventado” of Isabel Allende.
On the first morning when we arrived at Chile, the squatter houses that we saw at the approach of the city while heading towards Valparaiso by bus were no different from Altındağ squatter houses that we saw while going downtown from Ankara airport; I also felt as if I were in İzmir while gazing at the Passific coast from Valparaiso port, which was further reinforced when we later drove around in Viña del mar with Jorge and Norma, but then I was awaken when I thought about my present location on the world map. That’s not all! See what was more:
They also applause when the plane lands,
They also have teaching institutions providing courses for preparation to university exam (Preuniversitario),
They also dress up gas bottles and water carboys,
Their pharmacies also sell medications without prescription,
They also lay lacework on the TV set, etc.,
Their streets are also full of stray dogs,
Their roads are also full of holes and patched,
Their streets are also cesspools,
Their buildings are also unkempt,
Food hygiene is extremely (!) respected there…. Just like in our country!
Their bottled gas trucks also play loud music,
Their national days such as the independence day are celebrated like in our country (protocol tribunes on the streets, military parades, school celebrations, etc.)
They also hang out laundry in front of their windows and in their balconies,
They also have barbecue (Asado) culture,
They also have “acılı ezme” (chancho en piedra),
They also have fish restaurants in their closed marketplaces –just like in Adapazarı, my hometown
They also have a noisy traffic,
Their cabs are also old, like ours,
They also use “DOLMUŞ” (taxibus) for mass transportation,
They also have shared taxis,
They also have a “well balanced income distribution” .... just like we do!...
And they also have “parliamentary democracy” … just like we do!....
But we also have the Turkish version of “Venceremos”:
Şili'de halk bugün savaşıyor
Cesaret ve aklın gücüyle
Kahrolsun halkın katili cunta
Yaşasın Unidad Popular!
Venceremos Venceremos
Kıralım zincirlerimizi
Venceremos Venceremos!
Zulme ve yoksulluğa paydos
We found the great Turkish poet Nazım Hikmet, who was a dear friend of Neruda, in the Neruda house at Isla Negra:
And the 100 Inti-Illimani songs for Allende that we witnessed on our last day are still sounding in our ears …
Shortly, after a visit as short as one week, we placed our friends and memories in our hearts for ever and returned ….. to the Chile in Eurasia!!!
See you on the occasion of another striking event...
Hace justo un año comenzamos este proyecto con mucha ilusión.
Hoy lo hacemos nuevamente, con la ilusión renovada, con más fuerza que nunca para seguir apoyando y defendiendo la historia, el presente y el futuro de Inti-Illimani.
Son Jorge, Marcelo, Efrén, Daniel, Manuel, El Búho, Juan y César quienes merecen llevar por todo Chile y el Mundo el nombre de Inti-Illimani.
Soy ellos y sólo ellos quienes han enarbolado la bandera de la ética, de los principios, pero hoy más que nunca, de la calidad musical y de la estética artística.
Vamos de nuevo, todos juntos, con Inti-Illimani, el Unico Inti.
Pronto, no te pierdas la entrevista que faltaba: una hermosa entrevista a Jorge Coulón en exclusiva para El Unico Inti.
No hay comentarios:
Publicar un comentario